Kayıtlar

Genç Werther'in Acıları ~ Goethe

Resim
Genç Werther'in Acıları 1. kitap 4 Mayıs 1771 ...Acının insanlarla paylaşıldığı taktirde azalacağı konusunda kuşkusuz haklısın dostum, keşke insanlar -niçin böyle olduklarını ancak Tanrı bilir- geçip giden şimdiyi yaşamak yerine, geçmişte kalan bir sıkıntının hatıralarını anımsamak için hayal güçlerini bu kadar zorlamasalar... 15 Mayıs ...Üst sınıf insanları, alt sınıfa karşı her zaman soğuk bir mesafe içinde , sanki yakın davransalar bir şey kaybedeceklermiş gibi; bir de düşüncesizler ve başkalarına kötü niyetle takılmaktan hoşlananlar var, kibilerini zavallı insanlara daha çok hissettirsinler diye onların seviyesine inmiş gibi davranıyorlar... 29 Haziran ...İşte böyle sevgili Wilhelm (Welther'ın bu mektupları yazdığı dostu), dünyada en çok çocukları kendime yakın buluyorum. Onları seyrederken en ufak şeyde bile, gün gelip de çok ihtiyaç duyacakları tüm erdemlerin, tüm güçlerin mayasını görünce, inatçılıklarında gelecekteki tutarlılığa ve karakter s

Kader değil, rant kurbanıyız...

Resim
24.08.2015 tarihinde Artvin Hopa’da büyük bir sel felaketi meydana geldi. Sel nedeniyle 9 yurttaşımızın öldüğü, çok sayıda yaralı olduğu bildirilmekte... TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Mert Güvenç yaşanan felaketten çok daha önce, Karadeniz’deki tüm derelerde sayısız HES ve regülatör olduğunu ve bölgede yapılan tahribatın daha çok felakete gebe olduğunu belirtmişti. Güvenç, meydana gelen selden sonra “Bu kadar suyu tutamazsınız, bu arazinin kendi dinamikleri var’ dediğimizde bizleri boş konuşmakla, elektrik üretimine karşı çıkmakla ve vatan haini olmakla suçlayanlar nerede şimdi? Siz kafanıza göre derelerin önünü kesip suyu istediğiniz gibi yönlendirebileceğinizi mi sandınız? HES’lerden kurtulabilen sular ise Karadeniz otoyolunu geçip denize ulaşamıyor” diye de açıklamada bulundu. Kendi çıkarlarıyla çatışınca kulaklarını tüm uyarı çağrılarına tıkayanlar felaketin asıl sorumlularıdır. Ekolojik işleyişi okuyabilen bilim insanlarının yokluğunda yalnızca rant uğruna yapılmış

Adanmışlık ya da tüm setlerin kundakçılığı...

Karşıt görüşlere ait grupların bir arada yaşadığı, tek doğruculuğun hakim olduğu, gerçekliğin farklı anlatımlarının birbiriyle yarıştığı ve her bir görüşün kendini karşı tarafın tezlerinden korumak zorunda hissettiği dünyada cemaatlerin ve örgütlerin varlığı kaçınılmaz olmuştur. Varolan cemaat ve örgütlerin her biri iradeyle seçilemeyen, günümüz dünyasında kolayca reddedilemeyen şeyleri amaç olarak kullanmıştır. 'Irkı' kutsallaştırıp kader ve misyon başlığı altında 'ortak kan' olarak mücadeleye çağırmış; 'vatan, millet, bayrak' gibi yine seçme şansımızın olmadığı konuları ebedi bir bağ gibi gösterip bu konuda mücadele çağrısı yapmış; binlerce yıl önce vahyedildiği iddia edilen, atalarımız tarafından çok kutsal ve saygın kılınmış, reddetmesi asla mümkün olmayan 'din' adına ecdadın görevini devam ettirmeyi istemiş ve buna yönlendirmiştir. Her bir çağrının ortak noktası insanların seçme şanslarının olmadığını dikte etmesidir. Seçim zaten atalarımız, ailemiz

Termodinamiğin ikinci yasası: Entropi nedir?

Resim
Termodinamiğin ikinci yasası diğer adıyla entropi termal işlemlerde yönü belirler. Suyun yukarıdan aşağıya akması gibi ısı da sıcaktan soğuğa akar. Bu yönü belirleyen entropidir. Tüm termal işlemlerde entropi ya sıfırdır, ya pozitiftir. Eğer entropi sıfır ise işlem geri döndürülebilir, eğer pozitifse işlem geri döndürülemezdir. Termodinamiğin ikinci yasası termal süreçte yapılan bir işi ve verilen iç enerjiyi geri döndürmenin imkansız olduğunu göstererek sonsuz bir döngünün mümkün olamayacağını ispatlar. (Bilim ve Teknik Aralık 2012, sayı:541, sayfa:59)  Buraya kadar teknik olarak bahsettiğim termodinamiğin ikinci yasası özet olarak ve daha anlaşılır şekliyle; evrende kendi haline, doğal şartlara bırakılan tüm sistemlerin zamanla doğru orantılı olarak düzensizliğe, dağınıklığa ve bozulmaya doğru gideceğini söyler. Diğer bir deyişle entropi yasası her şeyin yıprandığını söyleyen yasadır. Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar. Sistemlerdeki

Bilinen: 'Arap Baharı', Peki Ya Gerçekte Olan?

Resim
İslam aleminde son bir kaç aydır ardı ardına yaşanan olaylar, herkesin üzerinde yoğunlaşıp düşünmesi gereken son derece önemli gelişmelerdir. Arap dünyasında anti demokratik yönetimlerin baskısı altında ezilen, gelir dağılımındaki eşitsizlik nedeniyle fakirlik ve yokluk içinde yaşayan, bazı bölgelerde de dinlerini özgürce yaşamaları engellenen inananlar kötü yaşam koşullarını protesto etmek için gösteriler düzenlemeye başladılar. İlk olarak Tunus’ta üniversite mezunu olduğu halde iş bulamayıp işportacılık yapan Muhammed Buazzi'nin bedenini yakarak fitilini ateşlediği Arap Baharı iki yılını doldurdu. Daha sonra bu protesto gösterileri Mısır, Yemen, Cezayir ve Ürdün’e sıçradı, hatta  halk ayaklanmaları ve çatışmalara dönüştü. ‘Arap Baharı’ diye adlandırılan ve 3 diktatörü deviren değişim süreci şu haliyle çıkmazda. Şimdi ülke ülke nerede ne olmuş bir göz atalım (Ülkelerle ilgili şimdi yazacaklarımı 18 Aralık 2012 Radikal Gazetesi, Merve Alkan isimli yazarın makalesinden faydal

Çözünür Kuantum Balıkları- EPR (Einstein-Podolsky-Rosen) Paradoksu

Resim
Kuantum fiziği, klasik fizikle o kadar zıttır ki, klasik fiziğe göre düşünmeye alışmış olan kişiler bu yeni düşünce tarzına kolay adapte olamayabilir. Hatta Einstein bile (bir kuantum kaşifi olmasına rağmen) ilk zamanlarda kuantumun yanlış olabileceğini düşünmüştür. Ancak yaklaşık yüz yıldır biriken bilgi birikimi artık konuyu daha kolay anlaşılır kılmaktadır. Şimdi kuantumun acayipliklerinden birine değineceğim. Konu, Einstein'ın kuantumun yetersiz olabileceği yönündeki kanaati üzerine Podolsky ve Rosen ile birlikte geliştirdikleri paradokstur (1935). Ancak  EPR paradoksu olarak bilinen bu itiraz birkaç on yıl sonra deneysel olarak araştırıldığında kuantumu destekler hale gelmiştir. Şimdi konuyu açıklayayım: Son derece çamurlu olduğu için içindeki hiçbir şeyi göremediğimiz bir gölet düşünelim. Bu gölette bir tane balık yaşıyor olsun. Bir balıkçı bu gölete gelsin ve oltasını sallasın. Balık zokayı yutunca oltayı çeken balıkçı balığı görür. Bu durumdan da çıkaracağı gayet ma

30 yılı değil, 10 yılı seferde geçen padişah Kanuni Sultan Süleyman hakkında....

Resim
Hatırlarsanız kısa zaman önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kütahya Zafer Havalimanı açılış töreninde Muhteşem Yüzyıl dizisini eleştirerek “Kanuni'nin 30 yılı at üstünde geçmiştir. Ben o dizinin yönetmenlerini de televizyon sahiplerini de kınıyorum” demişti. Bu çıkışın gereksiz olduğunu düşünenlerin aksine haklı olduğunu düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Peki, bu bilinçli bir hak veriş mi yoksa cehalete mi dayalı? Net olarak söyleyebilirim ki tam bir cehalet, zira belgeler çok açık. Sultan Süleyman’ın seferlerde geçirdiği toplam süre 10 yıl 1 ay, zaten bu da sefer için oldukça uzun bir zaman dilimi. Ama malumunuz üzere toplumumuzda kişileri kahramanlaştırmak adına birçok şeyi abartmak artık gelenek haline gelmiş durumda. Çünkü bu sayede ecdadımızla övünme isteğimizi hat safhalarda tatmin edebiliyoruz. “Ecdat şöyle yaptı, ecdat böyle yaptı. Asla kadınlarla işi olmazdı (sanki ayıp bir şeymiş gibi). Sürekli savaştılar, kendilerine bile vakit ayıramıyorlardı” gibi gereksiz abartı s