Adanmışlık ya da tüm setlerin kundakçılığı...

Karşıt görüşlere ait grupların bir arada yaşadığı, tek doğruculuğun hakim olduğu, gerçekliğin farklı anlatımlarının birbiriyle yarıştığı ve her bir görüşün kendini karşı tarafın tezlerinden korumak zorunda hissettiği dünyada cemaatlerin ve örgütlerin varlığı kaçınılmaz olmuştur. Varolan cemaat ve örgütlerin her biri iradeyle seçilemeyen, günümüz dünyasında kolayca reddedilemeyen şeyleri amaç olarak kullanmıştır. 'Irkı' kutsallaştırıp kader ve misyon başlığı altında 'ortak kan' olarak mücadeleye çağırmış; 'vatan, millet, bayrak' gibi yine seçme şansımızın olmadığı konuları ebedi bir bağ gibi gösterip bu konuda mücadele çağrısı yapmış; binlerce yıl önce vahyedildiği iddia edilen, atalarımız tarafından çok kutsal ve saygın kılınmış, reddetmesi asla mümkün olmayan 'din' adına ecdadın görevini devam ettirmeyi istemiş ve buna yönlendirmiştir. Her bir çağrının ortak noktası insanların seçme şanslarının olmadığını dikte etmesidir. Seçim zaten atalarımız, ailemiz ya da taktir-i ilahi tarafından yapılmıştır. Bu koşullarda güçleri birleştirmede gösterilecek itaatsizlik ve isteksizlik 'ihanet' olarak adlandırılacaktır. Bu ihanetçiler artık halkın gözünde aptal ya da tarihteki atalarının onlar adına verdiği karara meydan okuyan küstahlardır.

Bulunduğumuz toplumda çoğu radikal birçok politik ve dinsel hareketle karşı karşıya kalırız. Her birinin de çağrısı ortaktır 'doğal olarak ait olduğun yerde kalma, bize katıl'... 'Atalarının dininden kurtul ve cennetle müjdelen'. Türü farketmeksizin tüm cemaatler kendilerine katılmanın bir özgürlük eylemi olduğunu iddia eder. Onlara dahil olmak yeni bir hayatın başlangıcı ve özgürlüğün ilk tezahürüdür. Davaya sadık kaldıkça ve dava için mücadele ettikçe daha çok özgürleşeceklerini yeni üyelere işlerler. 


Dinsel cemaatler diğer cemaatlere göre daha çok talepkar olmakla birlikte vaadettikleri şeyler daha cezbedicidir. Yarattıkları tahribat ise yine diğer cemaatlere kıyasla çok daha büyüktür. Üyelerinin bütün hayatlarını cemaate ve (İslam dini için) rehberleri olan Kuran'a göre yapılandırmalarını, inanç sahibinin gündelik işlerini yürütme biçimlerinin baştan sona yeniden inşa etmesini isterler. Üyelerinin her birinden toplumda olağan görülen pek çok şeyi reddetmesi ve bunları suçlaması beklenir. Dışarıdaki toplumun günahkarlığı yüzünden felakete sürüklendiğini, bireylerin özgürlüklerinin ellerinden alındığını, insanlar arasında eşitsizliğin hüküm sürdüğünü ve adaletin ayaklar altına alındığını, inançları yüzünden zulme uğradıklarını söyleyip tüm bunları düzeltecek olanların kendileri olduğunu iddia ederler. Cemaat  için tüm kötülüklerin kaynağı 'müşrikler'dir. Ve Rab'bin emri tüm tağut ortadan kalkıncaya kadar cihat etmektir. Allah rızası için tüm bunların düzeltilmesi adına yapılacak mücadelenin mükafatı ise cennettir. Özellikle İslam coğrafyasında ortak taleplerin ve vaadlerin bulunduğu ancak farklı tarzların ortaya konduğu pek çok cihadist radikal İslam örgütleri ya da cemaatleri bulunmaktadır. 



Örnek verecek olursak günümüzde, Nisan 2013'de kurulan Irak ve Suriye'de aktif olan cihatçı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü Kuran adına çok ciddi eylemler yapıp, üyeler toplamaktadır. Bir savaş alanı komutanı ve taktik uzmanı olarak bilinen IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi milliyetçiliğe ve demokrasiye, Baasçılığa, ulusçuluğa, laikliğe ve diğer tüm İslam dışı yapılanmalara karşı çıkarak şeriatın hakim olduğu bir İslam devleti kurmayı önerip insanlara seslenmektedir. İslam dünyasında hakim olan kargaşanın ortadan kaldırılmasını ve İslam dışındaki tüm yapılanmaları yok etmeyi kendilerine misyon olarak edinmiş örgüt Kuran'daki silahlı cihat kavramını fiiliyata dökmektedir. Örgütün en önemli gücü ise cennet ve hakimiyet vaadidir. Cennetle müjdelenen cihadçılar Allah adına ve halifeleri Bağdadi'nin verdiği emirlere kusursuzca uymakta ve her türlü katliam girişimlerine gözü kapalı gidebilmektedir. 

Görüldüğü gibi özgürlük öğretisi olarak başlamış olan şey zamanla baskı öğretisi halini almış ve buyurganlığın silahına dönüşmüştür. Dini ya da politik tüm cemaatlerin varlık kaynağı olan 'kendi doğrum' mantığının hüküm sürdüğü günümüz dünyasında bu tek doğruculuk ve 'kendinden başkasını haklı görememe' hastalığı devam ettiği müddetçe, radikal dinci, sağ ya da sol örgütlerin yarattıkları tahribat hiçbir zaman bitmeyecektir. Kendi ahlak anlayışını, kendi dinini, kendi dilini, kendi ırkının üstünlüğünü, kendi ideolojisini vs. dikte etmeye çalışmaktan yorulmayan güruhların acısını yine hiç birşeyden haberi olmayan siviller çekmeye devam edecek, insanlığın yok oluşuna kadar bu adet böyle devam edecektir...

Nietzsche gibi herhangi bir öğretiye sokulamayan, bir kanaate çivilenemeyen, düşünce olarak bir tek kişiye bağlanamayan, ideoloji-din-örgüt setlerinin kundakçısı olan, bütün kategorilerin ezeli haricisi olarak kalmayı becerebilen bireylerden olup tüm bu adanmışlığa karşı durabilmek umuduyla...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Işık saçan canlılar: Biyolojik Işıldama

Termodinamiğin ikinci yasası: Entropi nedir?

Fizikte rota değişimine neden olan Heisenberg'in Belirsizlik İlkesi